15 Mayıs 2011 Pazar

Tarih Öncesi Çağlarda Aritmetik

   Sayı ve biçime ilişkin kavramlarla tanışmamız Yontma Taş Devri ne kadar uzanır .Yüzbinlerce yıl boyunca insanlar , hayvanların yaşadığı koşullardan pek farklı olmayan bir biçimde mağaralarda yaşadılar .Enerjilerinin çoğunu nerede yiyecek bulurlarsa onu toplamaya harcıyorlardı .Avlanmak ve balık tutmak için silahları , birbirleriyle anlaşmak için konuşma dilini geliştirdiler .Yontma Taş Devri nin sonlarına doğru da yaratıcı sanatlarla heykelcikler ve resimler yaparak yaşamlarını renklendirdiler . Fransa ve İspanya daki yaklaşık 15.000 yıl öncesinin mağara duvar resimlerinin ayinsel bir anlamı olabilir , ama bunun ötesinde de üstün bir biçim anlayışı gösteriyorlardı.


   Maden Devrinde ise bunun aksine ticaret öylesine gelişmişti ki , yüzlerce mil uzaklıktaki köyler arasındaki ilişkilerin izleri fark edilebiliyordu .Önce bakırın daha sonra da tuncun eritilmesiyle bu metallerden araçlar ve silahlar yapıldı .Bu da ticaretin ve yeni dillerin daha da gelişmesine yol açtı .Bu dillerdeki nesnelerin çoğunlukla somut ; yani elle tutulur ve gözle görülür nesneleri belirtmesine ve az sayıda olmasına karşın bazı sayısal terimler ortaya çıktı .Benim düşüncelerime göre matematiğin ilk kez ortaya çıktığı çağ Maden Çağıdır.


Ünlü bir matematikçi olan Adam Smith in insan aklının ürünü en soyut düşünceler olarak tanımladığı sayısal terimlerin kullanılmaya başlanması çok yavaş oldu .Bunlar ilk ortaya çıktıklarında bir cismin sayısını değil niteliğini gösteriyordu .Örneğin ; bir insan değil sadece insan kavramını gösteriyordu .Sayısal kavramların bu niteliksel kökenlerinin izleri hala Yunanca ve Keltçe gibi bazı dillerdeki ikili terimlerde görülebilir .Sayı kavramı geliştikçe toplama yoluyla daha büyük sayılar oluşturuldu :2 ile 1 toplanarak 3 , 2 ile 2 toplanarak 4 , 2 ile 3 toplanarak 5 bulundu.


   İşte bazı Avustralya kabilelerinden örnek :
Murray Nehri : 1 =enea , 2 =petcheval , 3 =petcheval-enea , 4 =petcheval - petcheval
Kamilaraoi : 1 =ma , 2 =bulan , 3 =guliba , 4 =bulan bulan , 5 =bulan guliba , 6 =guliba guliba


   Zanaatlerin ve ticaretin gelişmesi sayı kavramının netleşmesine yardım etti .Sayılar , ticaret yaparken doğal bir yöntem olan bir ya da iki elin parmakları kullanılarak daha büyük birimlerin içinde gösterildi .Buna örnek olarak şimdiki okullarda okuyan küçük sınıflarda ki çocukların sayma yöntemini verebilirim .Bu olayın sonucunda önce 5 sonra 10 tabanlı sayı sistemleri oluşturulup , bunlar toplama ve bazen çıkarma ile tamamlandı .Böylece 12, 10 + 2 olarak ya da 9 ,10-1 olarak algılandı .Bazen de taban olarak el ve ayak parmaklarının toplam sayısı olan 20 kullanıldı .Yapılan araştırmalara göre Amerikan yerlilerinin kullandığı 307 sayı siteminden 146 sı onluk , 106 sı onluk , onikilik ve yirmilik sayı sistemlerinin karışımıydı .Çoğu kişi tarafından yamyam olarak bilinen Amerikan yerlilerinin bu kadar çok sayı sisteminin olması önce bana biraz garip geldi .Fakat sonra , onların da en az bizim kadar zeki olduklarını anladım .Yirmili sayı sisteminin en tipik biçmi Meksika da Mayalar ve Avrupa da Keltler tarafından kullanıldı.


   Sayılar kümelere ayrılarak , tahtanın üstüne çentik , ipin üstüne düğüm atılarak ya da deniz kabuklarının beşli yığınlar biçiminde düzenlenmesiyle sayısal kayıtlar tutuldu .Bu yöntemler eski zaman hancılarının çetele tutma yöntemlerine benziyordu .Böyle yöntemlerden 5 , 10 , 20 gibi özel simgelere geçilmesi çok kolay oldu .Benzer simgeler uygarlığın doğuşu da denen yazılı tarihin başlangıcından beri kullanılmıştır.


   Yontma Taş Devri ne kadar uzanan en eski çetele çubuğu 1937 de Vestonica da bulunmuştur .Bu ; genç bir kurdun 7 inç uzunluğundaki ön kol kemiğiydi ve üzerinde ilk 25 i beşli gruplar halinde düzenlenmiş 55 çentik bulunmaktaydı .Dizinin sonunda , önceki çentiklerden iki kat uzun bir çentik vardı .Yeni dizinin başındaki çentik yine 2 kat uzundu ve bunu 30 çentikten oluşan bir dizi izliyordu . Böylece , sık sık söylenen eski zamanlarda sayma parmaklara dayalıydı . görüşü geçerliliğini kaybetmiş oldu . Yazı olmamasına rağmen Yontma Taş Devrin deki insanların çetele çubuklarını duymak ilginç gelebilir . Fakat gerçek.


   Parmaklar kullanılarak sayı saymak yani 5 erli 10 arlı saymak ancak toplumsal gelişimin belirli bir aşamasında ortaya çıkar .Bu aşamadan sonra sayılar bir tabana göre ifade edildi ve bu da büyük sayıların ortaya çıkmasına yardım etti .Böylece ilkel bir aritmetik ortaya çıktı .14 bazen 10+4 , bazen de 15-1 olarak gösteriliyordu .20 nin 10+10 değil de 102 olarak gösterilmesiyle çarpma başladı .Bölme , 10 un vücudun yarısı olarak gösterilmesiyle başladı , ama kesirlerin bilinçli bir şekilde oluşturulması hala çok enderdi .Kuzey Amerika da kabilelerin ancak birkaçında böyle kesirler biliniyordu , çoğu durumda bu ½ ydi .Bazen 1/3 ya da ¼ de kullanılıyordu .Bir başka ilginç durum çok büyük sayılara duyulan ilgidir .Bu belki de tümüyle insana ait bir tutku olan sürünün büyüklüğü ya da öldürülen düşmanların çokluğunu abartma isteğinin sonucudur .Bu eğilimin kalıntıları İncil de ve diğer kutsal metinlerde de ortaya çıkar.

Sayıların Gizemi

Şaşırtıcı 1. Simetri :
1 x 8 + 1 = 9
12 x 8 + 2 = 98
123 x 8 + 3 = 987
1234 x 8 + 4 = 9876
12345 x 8 + 5 = 98765
123456 x 8 + 6 = 987654
1234567 x 8 + 7 = 9876543
12345678 x 8 + 8 = 98765432
123456789 x 8 + 9 = 987654321



Harikulade 2. Simetri :
1 x 9 + 2 = 11
12 x 9 + 3 = 111
123 x 9 + 4 = 1111
1234 x 9 + 5 = 11111
12345 x 9 + 6 = 111111
123456 x 9 + 7 = 1111111
1234567 x 9 + 8 = 11111111
12345678 x 9 + 9 = 111111111
123456789 x 9 +10= 1111111111




Akıllara durgunluk veren 3. Simetri:
9 x 9 + 7 = 88
98 x 9 + 6 = 888
987 x 9 + 5 = 8888
9876 x 9 + 4 = 88888
98765 x 9 + 3 = 888888
987654 x 9 + 2 = 8888888
9876543 x 9 + 1 = 88888888
98765432 x 9 + 0 = 888888888




Ve olağanüstü bir 4. simetri:
1 x 1 = 1
11 x 11 = 121
111 x 111 = 12321
1111 x 1111 = 1234321
11111 x 11111 = 123454321
111111 x 111111 = 12345654321
1111111 x 1111111 = 1234567654321
11111111 x 11111111 = 123456787654321
111111111 x 111111111=12345678987654321


Matematik Hakkında Bilinmeyenler

-  Gelmiş geçmiş en büyük üç matematikçi; Arşimed, Newton ve Gauss olarak gösterilir...


-  Gauss, Matematikçilerin Kralı olarak anılır...


-  Pascal Üçgenini (Binom Üçgeni) aslında Ömer Hayyam bulmuştur...


Galois, 21 yaşında bir düello sonucu ölmüştür. Uzun yıllar yaşasaydı matematiğe daha ne gibi katkılar yapardı sorusu tarihçileri her zaman düşündürmüştür...


Napier, logaritmanın kurucusudur...


Matematikçimiz Cahit Arf'ın ismini taşıyan Arf Teoremleri vardır...


Gauss, karmaşık düzlemi kurmuş ve karmaşık sayılar bu düzlemde gösterilmiştir. Ayrıca, i.i = i² = -1 gösterimini de Gauss kullanmıştır...


Kronecker, "Tanrı tamsayıları yarattı, diğer sayılar insanların eseridir" sözünü söylemiştir...


Topolojinin kurucusu Möbiüs'tür...


Thales, ününü 585'teki Güneş tutulmasını önceden haber vermesine borçludur...

Matematik Fıkraları :) :)

MATEMATİK FİNALİ
   4 tane üniversite öğrencisi, uyanamadıkları için matematik finaline geç kalırlar ve okula gidince hocaya arabalarının lastiğinin patladığını söylerler… Hoca ilk basta inanmaz ama öğrencilerinin yalvarmalarına dayanamayarak, onları 3 gün sonra sınav yapacağını söyler. Sınav günü gelince hoca, 4 öğrencinin hepsini bos bir salonun ayrı ayrı köşelerine oturtur. Sınav geçme sistemi şöyledir: 100 üzerinden 50 puan alan herkes sınavı geçebilir… Hocanın hazırladığı sınavda ise ön sayfada 10′ar puanlık 4 tane basit matematik sorusu vardır… Bunları kolayca çözerler. Arka sayfada ise 60 puanlık 1 soru vardır: “Hangi lastik patladı?



SAYISAL LOTO
İki Matematikçi, aralarinda mesleklerinin ne kadar önemli olduğunu konusuyorlar. Sonra içlerinden biri diğerine dert yaniyor:
“Ah azizim ah! Matematiğe yeterince önem verilmiyor. Aslında konuya devlet el atmalı ve matematik bilmeyenlerden vergi toplanmalı.
Diğeri cevap veriyor:
“Sayısal Loto da bu ise yarıyor zaten...



MATEMATİK
Emekli öğretmen yolda giderken, yanına son model bir araba durmuş. İçinden çıkan bir genç:
- Hocam sizi gideceğiniz yere kadar götüüreyim.
Öğretmen genci tanımamış. Genç:
‘Benim hocam Hacıbekir, tanımadın mı? Kayseri Lisesinden’
Öğretmen biraz hafızasını yoklayınca genci tanımış.
- Lan oğlum Hacıbekir seni tanıdım ama, bu ne zenginlik, sen fakir bir öğrenciydin.
Hacıbekir anlatır:
-Öyleydim hocam ama, okuldan sonra ticarrete başladım. Kısa zamanda biraz para kazandık.
Bunu duyan öğretmen iyice şaşırır:
- Lan oğlum ticaret hesap işidir. Ben seni matematikten sınıfta bırakmamışmıydım. Sen sanıl ticaret yapıyorsun?
- Valla hocam matematik falan bilmem. (11)’e alıp (4)’e satıyorum. Aradaki %3′le de geçinip gidiyoruz.



TASAVVUR
Bir Matematikçi ve bir Mühendis, ünlü bir Fizikçi’ nin seminerine katılırlar. Seminer 9 boyutlu uzayda cereyan eden bir takım işlemler içermektedir. Matematikçi’ nin seminerden oldukça keyif alır görünmesine karşın, Mühendis çok zorlanmaktadır. Başı çatlayacak derecede ağrımaya başlayınca dayanamayıp sorar:
- Bu garip ve zor şeyleri nasıl anlayabiliyorsun?
Matematikçi gayet sakin cevap verir;
- Sadece olayı tasavvur ediyorum.
- 9 boyutlu bir uzayı nasıl tasavvur edebilirsin ki?
- Aslında çok kolay. Sadece n boyutlu bir uzay tasavvur ediyorum. Daha sonra n ‘i  9 ‘a götürüyorum.



UÇAK YOLCULUĞU
İki Matematikçi bir uçak seyahatine başlarlar. Havalandıktan bir saat sonra bir anons duyulur;
- Sayın yolcularımız. Uçağımızın dört motorundan biri arızalanmıştır. Endişe etmeyiniz. Üç motorla uçuşu tamamlayabiliriz. Fakat beş saat sürecek yolculuğumuz yedi saate uzamıştır.
Yola devam ederler. Kısa bir süre sonra yeni bir anons duyulur;
- Sayın yolcularımız. Uçağımızın sağlam olan üç motorundan biri arızalanmıştır. Endişe
etmeyiniz. İki motorla uçuşu tamamlayabiliriz. Fakat yolculuğumuz on saate uzamıştır.
Derken az bir vakit sonra üçüncü anons duyulur:
- Sayın yolcularımız. Motorlarımızdan biri daha arızalanmıştır. Fakat paniğe kapılmayınız. Tek motorla da uçuşu tamamlayabiliriz. Ancak yolculuğumuz on sekiz saate uzamıştır.
Bu son anons üzerine Matematikçilerden biri şöyle der:
- Umarım bu son motor da arızalanmaz. Yoksa sonsuza kadar burada kalacağız…



FONKSİYONLAR
Fonksiyonlar bir gün bir seminer tertiplemişler. Seminere birkaç fonksiyon katılmış. Her fonksiyon özellikleri hakkında bilgiler vermeye başlamış. Derken içlerinden biri kapıya bakarak aniden bağırmış “Dikkat türev geliyor!”. Hepsi apar topar kaçmaya başlamışlar. Ancak ex hiç istifini bozmamış. Türev ağır adımlarla içeri girmiş ve tek başına oturan fonksiyonu görüp “sen benden korkmuyor musun?” demiş. Hayır, ben ex im diye yanıtlamış kendine güvenen bir edayla. “Yaa” demiş türev. “Peki, sana benim x’e göre türev alacağımı kim söyledi?”



HERŞEY AYNI RENKTEDİR
Teorem: Herşey aynı renktedir. İspat: Bir önceki teorem kullanılarak denebilir ki: “Her x için, eğer x bir atsa, x aynı renktedir”. Burada kullanılan “x bir atsa” ifadesi herşey için kullanılabileceğinden herşey aynı renktedir.


TÜREV
Günün birinde birkaç fonksiyon bir kafede oturmuş, sıfıra ne kadar hızla yakınsadıkları gibi konular üzerinde tartışıyorlarmış. Derken içlerinden biri kapıya bakarak aniden bağırmış “Dikkat türev geliyor!”. Hepsi apar topar sandalyelerinin altına saklanmışlar, ancak ex hiç istifini bozmamış. Türev ağır adımlarla içeri girmiş ve tek başına oturan fonksiyonu görüp “sen benden korkmuyor musun?” demiş. Hayır, ben ex’im diye yanıtlamış kendine güvenen bir tavırla. “Yaa” demiş türev. “Peki benim x’e göre türev alacağımı kim söyledi?”

NAZİ KAMPI
Hitler birgün kamplardan birini ziyaret ederken oradaki tutuklulardan birine sorar:
- 5, 3 daha kaç eder?
Mahkum 6 diye cevap verdiğinde yanındaki kurmaya döner ve kızgın bir ses tonuyla:
- Ne biçim toplama kampı bu?..
diye azarlar.



MECLİSTE
Osman Yüksel’in milletvekili olduğu yıllardır. Bir gün meclis kürsüsünde, kendisine lâf atan vekillere dayanamaz ve:
“-Bu meclistekilerin yarısı eşektir!” der ve iner kürsüden.
Bunun üzerine meclis karışır ve herkes kendisinden sözünü geri almasını ister. Arkadaşlarının da ricası ile tekrar kürsüye çıkar ve keskin zekâsını gösteren ve vekilleri rahatlatan şu sözleri söyler:
“-Bu meclistekilerin yarısı eşek değildir!”



BİR DERVİŞ
Garip dervişin biri büyük bir köşkün önünden geçerken evin ‘av meraklısı ve zalim’ olan beyi, yardımcıları ile ava gitmek için evden çıkıyorlardır. Dervişle selamlaşırlar. Aksilik bu ya o gün hiç bir şey vuramadan dönerler. Bey çok sinirlidir:
“-Sabah ava giderken karşılaştığımız o dervişi bulun çabuk! Onun yüzünden işlerim ters gitti. Uğursuzu getirin bana!”
Yardımcıları hemen dervişi bulup beyin huzuruna çıkarırlar. Bey kükrer:
“-Bre uğursuz adam! Senin yüzünden elimiz boş geldik! Hiçbir şey vuramadık! Tiz vurun kellesini!”
Derviş, beye şöyle der:
“-Beyim sabah selamlaştık. Siz hiçbir şey vuramadınız. Ben ise kellemi kaybediyorum. Siz söyleyin, hangimiz daha uğursuzuz?”


TERS MANTIK
Temel coğrafya öğretmenine sorar:
- İstanbul’dan Ankara’ya uzaklık kaç kilometre?..
- 450…
diye yanıtlar öğretmeni. Temel bunun üzerine:
- Peki Ankara’dan İstanbul’a uzaklık kaç kilometre?.. diye sorduğunda öğretmen hiç düşünmeden:
- Aynı uzaklık, 450…
diye cevapladığında Temel biraz duraklar ve itiraz eder:
- Öyle olmayabilir, mesela Ramazan Bayramı’ndan Kurban Bayramı’na iki, Kurban Bayramı’ndan Ramazan Bayramı’na ise on ay var…


YAZI-TURA
Bir matematik öğrencisi finale çalışamamıştır ve sınava girdiğinde bakar ki sorular doğru/yanlış tipinde. Ne yapacağı bellidir. Çıkarır bir bozuk para ve yazı-tura atarak imtihanı cevaplandırmaya başlar. Gözetmen de bir yandan takip etmektedir onu. Bu şekilde iki saat geçer. Herkes sınıfı terketmiştir fakat o hala yazı tura atmaktadır. Gözetmen dayanamaz ve gelip sorar:
- Sınava çalışmadığın ortada. Kitapçığı bile açmadın ve yazı-tura atarak cevaplandırıyorsun. Peki seni bu kadar uzun süre meşgul eden nedir?
Öğrenci hiç istifini bozmaz ve bozuk parayı fırlatmaya devam eder:
- Şşşt, cevapları kontrol ediyorum.


YARDIM TALEBİ
Çocuk babasından matematik ödevini yapmasına yardım etmesini ister ve
- Doğru olmaz oğlum.
cevabını alır fakat o ısrarlıdır:
- En azından dene baba…


DENEY
Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir kimyacıyı bir ay süreliğine ayrı ayrı odalara kapatmışlar. Odalarda kilitli bir buzdolabı ve çeşitli araç gereç varmış. Bir ay sonunda odaların kapılarını açıp bakmışlar. Fizikçi mekanik bir makine yaparak buzdolabının kapısını kırmış ve karnını doyurmuş. Kimyacı çeşitli elementleri karıştırarak bir sıvı yapıp buzdolabının kapısını eritmiş. Son olarak matematikçinin odasına girmişler. Matematikçinin kurumuş cesedi duvara dayanmış bir halde yerde kanla şunlar yazılıymış:
Teorem: Buzdolabını açamazsam ölürüm.
İspat: Buzdolabını açtığımı varsayalım…



KAÇ KİŞİ VAR?
Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir biyolog bir kafeye oturmuş karşıdaki eve bakarlarken eve iki kişi girdiğini görürler. Bir müddet sonra evden üç kişi çıktığını gördüklerinde olayı şu şekilde yorumlarlar:
Fizikçi: Gözlem hatası yaptım.
Biyolog: İçerde ürediler.
Matematikçi: Eve bir kişi daha girerse içerde hiç kimse kalmayacak.

Matematiğe Dair Videolar
















Matematik Karikatürleri

































Tarih Öncesi Çağlarda Geometri


   Cisimlerin uzunluklarını ve içindekileri ölçmek gerekince , genelde insan vücudunun bölümleri kullanılarak ; parmak , ayak , karış gibi basit ölçüler kullanıldı. Arşın , kulaç adları bize bu geleneği hatırlatır. Ev yaparken Hint köylüleri de , Orta Avrupa da kutup evi yapanlar da yapıları düz çizgiler boyunca ve yere göre dik açıyla yapmak için kurallar geliştirdiler. Örneğin ; Düz sözcüğü germek sözcüğü ile ilgilidir ve iple yapılan işlemleri gösterir. Doğru ve Keten kumaş sözcükleri , dokumacılık ile geometrinin başlangıcı arasındaki bağlantıyı gösterir .Dokumacılık ölçmeye ilişkin ilginin başlama yollarından biriydi.

   Cilalı Taş Devri insanı geometrik desenlere büyük bir ilgi duyuyordu. Çömleklerin pişirilmesi ve boyanması , sazların örülmesi , sepet yapımı ve kumaş dokumacılığı , daha sonra da metallerin işlenmesi , düzlemsel ve alansal ilişkilerin kavranmasını geliştirdi. Dans figürleri de bunda rol oynamış olmalı ki Cilalıtaş Devri nde yapılan süslemelerde benzerlik ve simetri görülür ; eş şekiller kullanılırdı. Bazı tarih öncesi desenler de üçgensel sayılar , bazılarında ise kutsal sayılar yer alıyordu. Pisagor matematiğinde önemli rol oynayan üçgensel sayıların oluşturulma çabaları yansımaktadır.

   Bu tür desenler tarih boyunca yaygın olarak kullanılmıştır. Bunların çok güzel örneklerine Girit teki Minos ve erken dönem Yunan vazolarında, daha sonra Bizans ve Arap moziklerinde , Pers ve Çin duvar halılarında rastlanır. Bu ilk desenlerin dinsel ya da büyüsel bir anlamı olabilir, ama zamanla görsel çekicilikleri ön plana çıkmıştır.

   Taş Devri dinlerinde , doğa güçlerine egemen olma çabasının ilkel bir biçimini fark edebiliriz. Dinsel törenler büyü ile iç içeydi. Büyü öğesi de o zamanlar var olan sayı ve biçime ilişkin kavramlarda, heykel , müzik ve resimlerde içeriliyordu. 3,4,7 gibi sihirli sayılar, Pentalpha ve Swastika gibi sihirli biçimler vardı. Matematiğin toplumsal kökenleri modern zamanlarda silikleşmişse de insanlık tarihinin ilk dönemlerinde bu kökler açıkça görülebilmektedir ve bazı yazarlar, matematiğin bu yönünün onun gelişiminde belirleyici olduğu görüşündedir. Modern sayı bilimi , Cilalı hatta belki de Yontma Taş Devri nin büyü törenlerinin mirasıdır.

12 Mayıs 2011 Perşembe

Geometrinin Kullanım Alanları


  Geometri günlük yaşamın hemen her alanında gereklidir. Geometride uzunluk, alan, yüzey, açı gibi kavramlar bazı nicelikleri belirlemede kullanılır. Geometri nin en çok iç içe olduğu dallar cebir ve trigonometri, mimarlık, mühendislikler (Yol, köprü, yapı, makine, gemi ve uçak yapımı; maden, su ve elektrik işleri gibi bayındırlık ve zanaatla ilgili teknik çalışmalar, vb.) , endüstiryel alanlar, simülasyonlar, bilgisayar programları ve grafikleri, sibertenik, tasarım, sanat vb.dir Geometrinin kullanılmadığı meslek yada alan yok gibidir desek yerinde olur. Bunlardan birkaçını açıklamak gerekirse;

1. Geometri ve Sanat    Geometri ve sanat birbirleri ile bağlantılı olup birbirlerini destekleyen iki bilimdir. Sanatta geometrinin kullanımı yüzyıllardan beri süregelmiştir.Özellikle mimari yapılarda geometriden faydalanılmıştır. En bilindik olarak da Mimar Sinan eserlerinde geometriden oldukça yararlanmış ve muhteşem eserler vermiştir. Eserlerinde geometriyi çok iyi kullanmış olması eserlerinin sağlam yapılar olmasına büyük bir katkı sağlamıstır.

   Sanat eserlerinin geometrik olması onlara estetik değerler kazandırmıştır. Ünlü ressam Leonardo da Vinci nin resimde vücut oranları üzerine yaptığı çalışmalar, çizdiği eskizler bulunmaktadır.

2. Geometri ve Tasarım   Gazete, dergi ve amblem tasarımları günümüzde profesyonel kadrolar tarafından gerçekleştirilen önemli bir iştir. Basın-yayın organları ve firmalar bu gerçeğin bilincinde olduklarından kalabalık kadroları bu işte görevlendirmişlerdir.

   Tasarım başlı başına bir sanat sayılır. Tasarımcılıkta geometri kısmen işe yarar. Daha çok oran ve paraleliklerin önem kazandığı logo ve amblem tasarımında kullanılır.

   Tabiattaki geometrik şekilleri fark eden insanlar geometriyi hayatlarında uygulamışlardır.Zamanla logo ve amblemler ortaya çıkınca insanlar logo ve amblemlere de geometrik anlamlar yüklemişlerdir. Bunun sonucunda da umursamadığımız en basit bir amblem dahi geometrik bir eser haline gelmiştir. Örneğin; her gün yollarda rahatlıkla görebileceğimiz, Mercedes, Mitsubishi ve Renault gibi ünlü araba markalarının ablemleri; iyinin içindeki kötü, kötünün içindeki iyi sembolü olarak bilinen Yin-Yang sembolü ve bugün İsrail Devleti'nin kullandığı asıl ismi Davut Yıldızı olan bayrak geometrik birer eser sayılabilir.

3. Geometri ve Perspektif

   Resimlerde uygulanan perspektif izdüşümsel geometrinin somut uygulamalarından biridir.

   Perspektif üzerine ilk kitabı 1453 te Leon Battista Alberti kaleme aldı; Açık pencere gibi duran bir dikdörtgen çiziyorum ve buradan resmedilecek nesneye bakıyorum

   Burada tek bir gözün gördüğünü tabloya yansıtmak, daha matematiksel bir anlatımla, tablo düzleminde, kişinin bir gözünün merkez alan bir izdüşümle görüntüyü oluşturmak söz konusuydu. Uzaklıkları ve açıları büyük değişimlere uğratan bu gösterim biçiminden kaynaklanmış teknik problemleri çözmek için birçok kitap yazıldı, birçok alet geliştirildi. 17.yy da Desargues, perspektif tekniğini matematiksel olarak açıklayan ilk kişi oldu.

4. Geometri ve Simülasyon
   Çağımızda yaygın olarak kullanılan simulasyon teknolojisi, gerçek olmayan bir nesnenin, durumun veya resmin; gelişmiş bilgisayar teknikleriyle taklit edilerek gerçeğine benzetilmesidir.

   Üretilecek olan ürünün önceden bilgisayar ortamında modellenmesi konusunda büyük bir gelişme ortaya koyan bu teknolojinin birçok sanayi dalında sıklıkla kullanılmaktadır.

5. Geometri ve Haritacılık
   Yer epilsoidini harita düzlemi üzerinde matematiksel olarak gösterme yöntemine Harita İzdüşümü denir. Bu yöntem; uygun izdüşümler, eşdeğer izdüşümler ve perspektif izdüşümler gibi sistemleri kapsar. Genellikle izdüşüm sistemi harita çizecek olan kişinin amacına göre seçilir.

6. Geometri ve Mimari
   Çağdaş mimaride düzenli yüzeyler, özellikle betonun kullanımı sonucunda büyük bir başarı kazandı. Çünkü bu yüzeylerin doğrularla oluşturulması beton kalıplarının yapımını kolaylaştırmaktaydı.

   Tokyo Olimpiyat Stadyumu'nda "Hiperbolik Parabolit" ; Münih deki Olimpiyat Stadyumu'nda ise "Eliptik Parabolit" ve "Tek Yaygılı Hiperbolit" mimari şekiller kullanılmıştır.

   Fransa daki Chartres Katedrali dönemin gizli geometri (secret geometry) yada kutsal geometri (sacred geometry) olarak adlandırılan ilkelerine göre yapılmıştır.

5 Mayıs 2011 Perşembe

Matematik Hayattır!

   Matematik, tüm dersler arasında en kolay olan derstir. Matematik, diğer derslerden daha eğlencelidir. Her okulda, her yerde kurallar aynıdır. Zamana mekana göre değişmez. Çok zeki olmakta gerekmez. Zaman ayıran, severek uğraşan herkes, ama herkes, matematik öğrenebilir.

   En az sevilen derste matematiktir. Matematik, başaramayınca övünülen derstir. Ancak; okulda matematikten korkan, sevmediğini söyleyen bir çok kişi hayatlarının her anında matematikle yatıp kalkar da, bundan haberi bile olmaz.

   Bir marangoz, matematik bilmeden hiç bir iş yapamaz. Geometri onun her anında yanındadır. Sürekli açılarla uğraşır. Yeni bir müşterisi bir dolap için fiyat istediğinde, hemen ne kadar malzeme gideceğini, işin kaç gün süreceğini hesaplar. Oysa okulda geometriyi ve işçi problemlerini hiç anlamamıştır.

   Plastik doğramacı, demirci de marangozdan farksızdır.

   Bir camcı, eğer matematik bilmese, hiç doğru cam yada ayna kesemez. Oysa öyle bir ölçü alır ki, tam da o çerçeveye uygun camı bir kere de keser.

   Neredeyse tüm meslekler malzeme ve zaman hesabı yaparlar.

   Bir işyerinde satacağı ürünün ne kadar kar eklenerek satılacağı hesabını yapmayan var mı?

   Bir ayakkabı alırken değişik mağazaların fiyatları karşılaştırmıyor muyuz? Hangisi daha ucuz ise ondan almıyor muyuz? Aslında yaptığımız iki sayının büyük, küçük sıralamasıdır. Hani  >  ve  <  gibi işaratlerle öğreniyoruz.

   Bu işleri yaparken hep matematik kullanırız.

   Taban aritmetiği öğreniriz. Ama çoğumuz bir işe yaramadığını düşünürüz. Günlük hayatta 10 luk sayı sistemi kullanıyoruz. Bir pazarda yada markette aldıklarımızın adet ve tutarı 10 luk tabandadır.

   Bilgisayar programcıları 2 lik ve 16 lık sistemlerini de kullanırlar.

   Arabası olanlar sürekli ne kadar yakıt yaktıklarını hesaplar. Ne kadar yakıt aldım? Ne kadar yol yaptım? Kilometrede ne kadar yakıyor? Sürekli bunları hesaplayan bir çok insan var. Ama okulda matematiği sevmediler. Matematiğin zor olduğunu düşündüler.

   Televizyonlar ve Gazeteler sürekli anketler yayınlar. Sonuçlarını merakla okuyoruz. Matematik dersinde istatistik konusunu hiç sevmemiştik. Grafikler anlamsızdı.

   Bir kimyager, sıvı temizlik ürünü yada kolonya yaparken sıvıları karıştırır. Hangi oranda karıştıracağını hesaplar. Okulda karışım problemlerini sevmemiştir.

   Bir çoğumuz sporla ilgilenir. Hatta bir çoğumuz spor denilince futboldan başka bir spor da bilmez. Tur atlamak için kimin ne sonuçlar alması olasılığını hesaplar, takımının tur atlayacağı olasılıklarını listeler. Matematik dersinde olasılık hesaplarını sevmemiştir.

   Bir kahvehane ya da cafe sahibi, 1 bardak çayı, 1 fincan kahveyi ne kadar fiyatla satacağını hesaplar. Bir kutu çay ne kadar? Bir bardak çayın kendisine maliyeti nedir? Okulda matematik dersinde istese de başarılı olamamıştır.

   Tatile çıkanlar nereye giderlerse daha uzun ve daha ucuz tatil yapacaklarını hesaplarlar.
   Zeytin yetiştiren bir köylümüz ne kadar zeytin topladığını, ne kadar zeytin yağı çıkaracağını hesaplar.

   Çevrenizde matematik kullanmayan insan yoktur. Herkes her an matematik kullanır.

   Her an herkesin yaptığı başka ne var? Nefes almak. Matematik oksijen gibidir.
   Matematiği hepimiz biliyoruz, kullanıyoruz.
   Hemde sevmediğimiz, korktuğumuz matematik dersinden öğrendiklerimizle nefes alıyoruz.

   İnsana bu kadar korktuğu, hiç sevmediği başka hiç bir şey matematik kadar yararlı değildir.

   Matematik okuldaki ders değildir.
  Matematik hayattır. Yaşamın ta kendisidir.
  Matematik, aklın dilidir!

Cahit Arf'e Göre Matematik Ve Amacı


   "Doğaya duygu organlarımızla kaydettiğimiz veya öyle sezdiğimiz algılar ve bunlar arasında gördüğümüzü sandığımız neden ve sonuç bağıntılarından oluşan bir küme gözü ile baktığımızı sanıyorum.
 
   Kanımca matematik tümevarım ilkesi ile zenginleştirilmiş lojiktir. Daha açık bir deyimle, tümevarım ile lojik ilkeleri ve de aksiyom dediğimiz tanımlama ilkeleri yardımı ile aralarında neden ve sonuç bağıntıları kurabildiğimiz sembol kümelerine matematik yapılar diyebiliriz.

   Yine kanımca doğa bilimleri ideal anlamda şöyle olmalıdır: Bir matematik yapıyı oluşturan semboller ile bir kısım algılarımızdan oluşan bir kümenin üyeleri arasında bire bir bir karşılaştırma yapmak ve bu karşılaştırmada neden sonuç bağıntılarını korumak, diğer bir deyimle söz konusu algı kümesinin bir matematik modelini yapmak." 
                                                             

                                                                    CAHİT ARF
                                                                    09.01.1982

Sıfır Sayısı

 
   Sıfır:
   Sıfır sayısının birbirinden bağımsız olarak hem Hindistan’da hem de Maya’lar tarafından icat edildiği sanılıyor. Hindistan’da kullandığımıza benzeyen bir kesirli sistem kullanılmaktaydı, ancak İ.Ö. 3. yüzyıla kadar sıfır yerine boşluk bırakıyorlardı. Boşluk, sayıları ayırmak için de kullanıldığından oldukça akıl karıştırıcıydı, dolayısıyla sıfır yerine nokta koymaya başladılar.

   Bizim bildiğimiz sıfırın sıfır olarak kullanılmaya başlaması ise İ.S. 7. yüzyıla rastlar. Mayaların İ.S. 3. yüzyılda takvimleri için sıfırı icat etmişler.Sıfırın Avrupa uygarlığına gelmesi Araplar tarafından İ.S. 800’lü yıllarda olmuştur. Yunanlı ve Romalılar sıfır kullanmıyorlardı çünkü hesaplamalarını abaküs üzerinde yapıyorlardı. Sıfır sözcüğü, Arapça “sifr” den gelmektedir. 


Sıfır Rakamının Kronolojik Gelişimi
M.Ö. 3000 yılları : Eski Mısırlılar, onluk sistemi bilmediklerinden, sıfır anlamını ifade eden bir sembol (işaret) kullanmamışlardır.
M.Ö. 700-500 yılları : Mezopotamyalılar, sadece astronomi metinlerinde, sıfır anlamına gelecek, özel bir işareti sürekli olarak kullanmışlardır.
M.S. 2. yüzyıl : Eski Yunan'da, Batlamyos'un astronomi metinlerinde, Yunan alfabesinde görülen, içi boş anlamını ifade eden "0" şeklinde bir harf kullanmışlardır. Ancak, matematiklerinde, bu harfi (işareti) kullanmadıklarını, kaynaklar açık olarak belirtmektedir.
M.S. 400 yılları : Eski Hint Dünyasında, ilk defa, bugünkü ifadeyle sıfır anlamına gelen, "0" ve "." şeklinde işaret (sembol) görülmeye başlamıştır.
M.S. 632 : Eski Hint alimi Brahmagupta'nın astronomi ile ilgili olan Siddhanta adlı eserinde, dokuz ayrı ve sıfır rakamı ile hesap yapmayı gösteren kaideler belirtilmiştir.
M.S. 830 : İslam Dünyasının önde gelen matematik alimi Harezmi tarafından, dokuz ayrı rakam dahil sıfır rakamı ile birlikte aritmetik işlemlerin nasıl yapılacağı açık olarak gösterilmiştir.
M.S. 1100 yılları : Avrupa matematik dünyasında, yaygın olarak kullanılmaya başlar.

 
  Sıfır neden çifttir?  
   Bu soruya cevap vermeden önce tek ve çift sayı kavramı üzerinde durmamız gerekiyor. Matematikte kavramlar söz konusu olduğunda tahmin edebileceğinizden daha fazla farklı fikirle karşılaşırsınız. Ancak bu tek ve çift sayı konusunda matematikçilerin büyük bir kesiminin ortak bir kararı olduğunu görebiliriz.
Tanım şu şekilde yapılmıştır: İki ile bölündüğünde sıfır kalanını veren sayılara çift sayılar, bir kalanını veren sayılara da tek sayılar denir. Bu tanıma göre iki ile bölündüğünde sıfır kalanını veren sıfır sayısı bir çift sayıdır.

Atatürkten Matematik Dersi

   Atatürk, Sivas'a son kez 13 Kasım 1937 tarihinde geldiklerinde, kendilerini, Sivas Lisesinin Kızılırmak oymağı İzcileri olarak istasyonda karşıladık. Yanlarında Kültür bakanı Saffet Arıkan, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Sabiha Gökçen, İsmail Hakkı Tekçe ve yaveri Naşit Mengü bulunuyorlardı.


   Atatürk, lise müdürü matematik öğretmeni Ömer Beygo ve baş yardımcısı, felsefe öğretmeni Faik Dranaz ve öteki ilgililerle birlikte, doğrudan doğruya liseye geldiler. Burada, ilkin, 4 Eylül 1919'da tarihsel kongrenin toplandığı kongre salonunu ve özel odalarını gezdiler ve duygulandılar. Sonra topluluk halinde, lisenin 9 A sınıfında, programdaki geometri (o zamanki adıyla hendese) dersine girdiler. Bu derste bir kız öğrenciyi tahtaya kaldırdılar. Öğrenci, tahtada çizdiği koşut iki çizginin, başka iki koşut çizgiyle kesiştiğini kesişmesinden oluşan açıların arapça adlarını söylemekte zorluk çekiyor ve yanlışlıklar yapıyordu. Bu durumdan etkilenen Atatürk, tepkisini "Bu anlaşılmaz Arapça terimlerle öğrencilere bilgi verilemez. Dersler Türkçe yeni terimlerle anlatılmalıdır" diyerek belirtip ve tebeşiri eline alıp, tahtada çizimlerle "zaviye" nin karşılığı olarak açı, "dılı" nın karşılığı olarak "kenar"; müselles"in karşılığı olarak üçgen gibi Türkçe yeni terimleri kullanarak, birtakım geometri konularını ve bu arada Pisagor teoremini anlattılar.


   Atatürk, bugün dilimizde karşılığı "koşut" olan "muvazi" sözcüğünün yerine kullandıkları "paralel" teriminin kökenini açıklarken, Orta Asya'daki Türklerin, kağnının iki tekerleğinin bir dingile bağlı olarak duruş biçimine "para" adını verdiklerini söylediler.


   Büyük Önderimiz Atatürk, bu derste aynı zamanda Kültür Bakanına, ders kitaplanın birkaç ay içinde Türkçe terimlerle yeniden yazdırılıp, bütün okullara ulaştırılmasını buyurdular.

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Neden Kadın Matematikçilerin Sayısı Erkeklerden Az?

  
   Bilim adamları yıllardır merak edilen sorunun cevabını aradı ve cevap olarak yine kesin bir sonuca ulaşamadı.


   Neden kadın matematikçilerin sayısı erkek matematikçilerden az?

   19. yüzyılda bilim adamları kadınların beyninin erkeklerden daha küçük olması nedeniyle kadınların düşünce, akıl ve mantık yeteneğinin sınırlı olduğu kanısındaydı. Ancak bugün kadınların yeteneklerinin erkeklerle aynı hatta bazı konularda daha üstün olduğu biliniyor.

   ABD nin Wisconsin Üniversitesinden iki bilim adamı, bugün neden erkek matematikçilerin kadın matematikçilerden daha fazla olduğunu bulmak için kolları sıvadı.


   3 milyon kişinin ilk ve ortaokuldaki sınavlarına ilişkin bilgilerini toplayan bilim adamları, bugün kız ve erkek çocuklarının başarısı arasında fark bulunmadığını gördü. Ayrıntılı incelemeden sonra, kız çocuklarının başta hesap konusunda erkeklerin biraz daha önünde olduğu, ancak bu avantajın daha sonra kaybolduğu belirlendi.


   Pnas dergisinde yayımlanan ve Fransız Le Figaro gazetesinin internet sitesinde yer alan makalede, kız ve erkek çocukları arasında soyut kavramları anlama ve karmaşık soruların çözümü konusunda fark bulunmadığı da görüldü. Ancak örneğin Fransa da yüksek öğrenime hak kazanmak için girilen lise bitirme sınavında erkeklerin kızlardan daha başarılı olduğu saptandı. Fransa da zor olarak bilinen, aralarında matematiğin de bulunduğu alanları seçen kızların sayısı azdı. Matematiği iyi olan kızlar bile bu yönde yüksek öğrenimi amaçlamıyordu. Bu saptamalarla yetinmeyen bilim adamları, daha ayrıntılı bilgi için kız ve erkeklerin matematik yeteneği arasında fark olup olmadığını araştırdı. Araştırma sonucunda kesin cevap bulunamadı. Çünkü yetenek, çağ, ülke ve sosyokültürel yapıya göre değişim gösteriyordu. Bilgi için tarihten de yararlanan bilim adamları, geçmişte birçok matematik dahisi kadından biri olan Marie-Sophie Germain üzerinde durdu. 1776 da Fransa da doğan bu kadın, 13 yaşında matematik dehasını göstermiş ve öğrenimine devam etmek üzere erkek takma adı almıştı. Germain, ancak erkek adıyla mektupla öğrenim görebilmişti. Sonuç olarak, sosyokültürel çevre etkiliydi. Son aşamada manyetik rezonans (MR) cihazıyla beyni inceleyen bilim adamları, kadın ve erkeklerin beyninde ilgi merkezlerine ilişkin, yetenek değil de işleyiş farkı bulunduğunu gördü. Ancak bu fark da çok azdı, kadın ve erkek matematikçiler arasındaki sayı farkını açıklamaya yetmedi. Hiçbir kadın matematikçi Nobel matematik ödülüne eşdeğer olan Fields ödülünü alamasa da, kadın matematikçiler kendilerine erkeklerden farklı davranıldığını yalanlıyor.


   Bazı bilim adamlarına göre, matematiğin imajı nedeniyle kadın ve erkekler arasında böyle bir fark bulunuyor. Matematik daha eril bir alan olarak görülüyor. Farkı yok etmek için, belki de bu imajın ortadan kaldırılması gerekiyor.

Cem Yılmaz: Matematikten Anlamamak Bir Kusurdur!

Cem YILMAZ... Evet evet... Bildiğiniz Cem YILMAZ...


Matematik için bakın ne demiş:


Tarih boyunca bilime hiç katkıda bulunmamış bir topluma bir çok icattan yararlanma imkanı verdigi için dünyaya şükran borçluyuz. Adamlar telefonu buldu, biz de bari en azından jetonu bulsaydık.


Bizim orta öğretimimizde akılda kalan cümle şudur "Yahu bu matematiğin günlük hayatımızda bize ne faydası olacak?" Hemen herkes matematikten nefret eder ve faydasız bir şey olduğunu düşünürler. E bir toplum ya dayak yememiş ya da hesap bilmiyor durumundaysa batar tabii.
Matematik insanoğlunun bulduğu en yararlı derstir.



Matematikten anlamamak bir kusurdur.


Ama bununla övünmek eşekliktir. Çünkü bu başarısız öğrenciler arasında yaygındır. Onlar akılları sıra matematikten anlayanı ve başarılı notlar alanı marjinal yapmak isterler. Yani onlara göre matematikten kalmak degil ondan geçmek tuhaftır. Çalışkan öğrenciye inek derler ama tembel ve sorumsuz öğrenciye takılmış herhangi bir hayvan ismi yoktur.


Matematikten hoşlanmayan öğrenciler sonraki hayatlarında genellikle tercihlerini hep yanlış yapan insanlar olurlar...


Cem YILMAZ'a teşekkürler.  :)

Matematik Üzerine Söylenmiş Sözler

-  Matematikle ifade edebiliyorsanız, bilginiz doyurucudur.  Lord Kelvin
-  Tarihte üç büyük olay vardır: Bunlardan ilki, evrenin oluşumudur. İkincisi, yaşamın başlangıcıdır. Bu ikincisi ile aynı derecede önemli olan üçüncüsüyse, yapay zekanın ortaya çıkışıdır.
Edward Fredkin
-  Matematik, insan zihninin idrak edebildiği bütün kavramların ve bu kavramlar arasındaki bütün ilişkilerin ifade edildiği dildir.
Aydos
-  Hayat sadece iki şey için güzel; matematiği keşfetme ve öğretme.
Simeon Poisson
-  Başka her şey de olduğu gibi matematiksel bir teori için de öyledir; güzellik algılanabilir fakat açıklanamaz.
Arthur Cayley
-  İnsanoğlunun değeri bir kesirle ifade edilecek olursa; payı gerçek kişiliğini gösterir, paydası da kendisini ne zannettigini, payda büyüdükçe kesrin değeri küçülür.
Tolstoy

-  Gerçeği aramak onu elde etmekten daha kıymetlidir.
Einstein, Albert

-  Sen de biliyorsun ki biz hepimiz aynı sebepten dolayı matematikçi olduk; tembeliz.
Max Rosenlicht


-  Çözümde görev almayanlar, problemin bir parçası olurlar.
Goethe

-  Bir matematikçi sanmaz fakat bilir.
İnandırmaya çalısmaz çünkü ispat eder. Güveninizi beklemez. Belki dikkat etmenizi ister.
Henri Poincare
-  Dünyadaki en masum uğraş matematiktir
.
G. H. Hardy
-  Evren her an gözlemlerimize açıktır; ama onun dilini ve bu dilin yazıldığı harfleri öğrenmeden ve kavramadan anlaşılamaz. Evren matematik diliyle yazılmıştır; harfleri üçgenler, daireler ve diğer geometrik biçimlerdir. Bunlar olmadan tek sözcüğü bile anlaşılamaz; bunlarsız ancak karanlık bir labirentte dolanılır.
Galileo

-  Bilim deyince, onda hakikat diye öne sürdüğü önermelerin pekin olmasını ister; pekinlik ise en mükemmel şekliyle matematikte bulunur. O halde bilim o disiplindir ki; önermeleri matematikle ifade edilir. O zaman matematiği kullanmayan disiplinler bilimin dışında kalacaklardır.
M.Kemal Atatürk -  İnsanlar sayılar gibidir, o insanın değeri ise o sayının içinde bulunduğu sayı ile ölçülür. Newton
-  Matematiğin hiçbir dalı yoktur ki, ne kadar soyut olursa olsun, bir gün gerçek dünyada uygulama alanı bulmasın.
Lobachevsky-  Bir matematik problemine dalıp gitmekten daha büyük mutluluk yoktur. C. Morley
-  Bir matematikçi sanmaz fakat bilir, inandırmaya çalışmaz çünkü ispat eder. Henri Poincare
-  Matematikte karşılaştığınız güçlükler için endişe etmeyin. Emin olun benim karşılaştıklarım sizinkilerden daha büyüktür.
Albert Einstein -  Doğanın muazzam kitabının dili matematiktir. Galileo
-  Resim bir bilimdir ve tüm bilimler matematiğe dayanır. İnsanın ortaya koyduğu hiçbir şey matematikte yerini bulmaksızın bilim olamaz.
Leonardo Da Vinci

-  Matematik düzen, simetri ve limitleri ortaya koyar ve bunlar güzelliğin en muhteşem formlarıdır.
Aristotle
-  Aritmetik, ayakkabıları çıkarmadan yirmiye kadar sayabilmektir.
Mickey Mouse
-  Matematik bilimlerin sultanıdır.
Carl Friedrich Gauss
-  Matematiksel olarak gösterilemeyen hiçbir araştırma gerçel bilim sayılamaz.
Leonardo da Vinci
-  Matematik aşk gibidir: Basit bir fikir, fakat her an karmaşıklaşabilir. R. Drabek

Matematik Ve Hayat

  
   Toplayalım tüm acıları, karşısına kocaman bir eşittir koyup hayatımızın terazisinde neye denk geliyor anlayalım. Anlayalım nefes almayı hiçe sayanları. Yada tam tersini yapalım işlemin. Bizi nefes almaktan vazgeçirecek acılarımızı toplamaya çalışalım. Bu anlamsız bir değer alıştırması. Hayatın neresinde olursak olalım. Hangi pencerenin ardından baktığımızla alakası olmayan bir sonuç bulacağız. Ki sağlıklı düşünen hiçbir beyin asla bulamayacak nefes almasına engel olacak bir acılar toplamı...

   Tembel öğrenciler matematiğin günlük hayatta ne işlerine yarayacağından bahseder dururlar. Oysa hayatın değerlendirmesini de, eksileri ve artılarıyla düşünür, matematikle yorumlarız. Sorunlarımızı farklı yollardan çözmeye çalışır, çözdüğümüz sorunlarımızın daima sağlamasını yaparız. X ve Y ler yine hayatımızın tam ortasında dururlar. Eşitlik ve eşitsizlik günümüzün temel sorunlarından. Kısacası öyle veya böyle matematikle yaşarız, matematikle soluk alıp veririz.



   Matematiği sayılardan, elle tutulur gözle görülür somut kavramlardan ibaret saymak elbette hayatımızda onun etkisinden bihaber olmamıza neden olacaktır. Duygularımıza hükmeden matematik sistemini çözemediğimiz sürece, tüm eşittirlerin sağına mutluluğum cümlesini yazıp işleme devam etmediğimiz sürece, yaşamın bize adil davranmadığına dair bir çok cümle kuracağız. Birçok bilinmeyenli denkleme dönüşen yaşantımızı bir gün sadeleştirmek istediğimizde yapılan tüm işlemleri karşımıza alıp bakacağız. Sadeleştirmelere, o günün bilinmeyenlerine, kendi bilgisizliğimize. Bu gün çok kolayca çözebildiğimiz denklemleri o günlerde nasılda kavrayamadığımıza bir türlü anlam veremeyeceğiz.

   ? = mutluluğum

   Bu sorunun tüm çözümleri daima doğruları yapmamızı sağlamayacaktır elbette. Ama çözümü yaparken duygularımızın ve mantığımızın işleme olan etkilerini iyi ayarlayabilirsek küsüratlıda olsa istediğimize yakın bir sonuç elde ederiz. Yaptığımız tüm bu işlemlerin puanlamasını yapan vicdanımız ise asla yanılmayan bir hesap makinesidir. Sağlamaları onunla yapmak ve hataları tekrarlamamak eminim mutluluğa ulaşmamızı kolaylaştıracaktır.

   Toplama ve çarpma işlemlerine takılmadan. Çıkarma ve sadeleştirme işlemlerinin ne kadar değerli olduklarını unutmadan yaşamaya çalışırsak, bizi nefes almaktan vazgeçirecek tüm sorun toplamlarının değersizliğini hayat doğrusunda kolayca görebiliriz.


İlginç Sayılardan Sadece Biri : 37

                       

                        3 x 37 = 111
                        6 x 37 = 222
                        9 x 37 = 333
                        12 x 37= 444
                        15 x 37 = 555
                        18 x 37 = 666
                        21 x 37 = 777
                        24 x 37 = 888
                        27 x 37 = 999

İlginç İki Sayı: Pi ile 9...

Önce Pİ (∏) sayısını ele alalım.

Bu harf Latin Alfabesi'nde PI ile simgelenir. Ayrıca pi sayısı Arşimet sabiti ile Ludolph sayısı olarak da bilinir.

İsmini Yunan ∏ harfinden alır.  Yunan ∏ harfinin adı ''pi'''dir. Yunan harfini yazmaya olanak olmadığı ya da sorunlu olduğu durumlarda harfin yerine kullanılır. Ayrıca pi sayısı '' Arşimet sabiti'' (Arşimet sayısı ''değil'') ile '' Ludolph sayısı'' olarak da anılır.

Genellikle bilinen en basit pi sayısı pek fazla birşey anlatmasa da yaygınca kullanılır. Bu bakımdan anlamlıdır. Bu sayı aslında bir orandır, dairenin çevresinin çapına bölümünden elde edilir.

Pi sayısı Babiller, Eski Mısırlılar ile pek çok eski uygarlık tarafından biliniyordu. Onlar, tüm çemberlerin çevresinin çapına bölümünün sabit bir sayıya eşit olduğunu fark etmişlerdi. Bu sabit sayının bulunması artık çapı bilinen her çemberin çevresinin hesaplanmasına olanak tanıyordu. M.Ö. 2000 yılı dolayında Babiller pi sayısını 31/8 ya da 3,125 olarak kullanıyordu. Eski Yunanda karekök 10 ya da 3,162 sayısı kullanıldı. Arhimedes ise (M.Ö 287-212) 3 10/71 ile 3 1/7 sayısını pi sayısı olarak kullandı.

M.S. 500 yılı civarında pi sayısı 3,1415929 olarak kullanıyordu. 1424 yılında İran da virgülden sonraki on altı basamağı doğru olarak biliniyordu. 1596 yılında Alman Ludolph van Ceulen, pi nin virgülden sonraki yirmi basamağını hesapladı. Bu sayı Avrupa da Ludolph sabiti olarak bilindi. O tarihten sonra pi sayısının virgülden sonraki milyarlarca basamağı hesaplanmıştır.

Bilim ile teknolojinin bu kadar ilerlediği günümüzde bile, bir çemberin çapına oranının tam olarak hesaplanamaması, işlem sonsuza kadar devam ettiği için ilahi hikmetleri açısından üzerinde düşünülmeye değer bir özelliktir.

Günümüzde pi sayısının virgülden sonraki en fazla basamağını hesaplayabilmek üzere birtakım yarışmalar yapılmaktadır. Şu an rekorun virgülden sonra 73 milyar basamak olduğu bilinmektedir.

Şöyle ki :

∏ = 3.14159

ya da daha geniş olarak

∏ = 3, 14159 26535 89793 23846 26433 83279 50288 41971 69399 37510 58209 74944 5923.....




 9 sayısına gelince; bu sayı yalnızca ilginç değil aynı zamanda gizemli bir sayıdır. Çarpım cetvelini incelersek, sonuçta elde edilen iki haneli sayıların birler ile onlar basamakları toplandığında, şaşırtıcı biçimde hep 9 çıktığını görürüz :

1 X 9 = 9

2 X 9 = 18... 1+8 = 9

3 X 9 = 27... 2+7 = 9

4 X 9 = 36... 3+6 = 9

5 X 9 = 45... 4+5 = 9

6 X 9 = 54... 5+4 = 9

7 X 9 = 63... 6+3 = 9

8 X 9 = 72... 7+3 = 9

9 X 9 = 81... 8+1 = 9

10 X 9 = 90..9+0 = 9

9 sayısı yalnızca 1, 3 bir de kendisiyle bölündüğünde tam sayı elde edilebilir.



Öte yanda Türk Mitolojisini incelersek 9 Sayısı için şunları görürüz :

   - Türk mitolojisinde dünyayı yaratan Kara Han, dünyanın tam merkezine dokuz dallı çam ağacı dikmişti.
   - Altaylara göre insanın iskeletinde; baş, bel, diz, topuk, ayak bileği, omuz, dirsek, avuç ve el bileği olmak üzere dokuz ek vardır.
   - Şamanların davulunda Tanrı Ülgen in kızının dokuz ve bir anlatışta da üç resmi vardır.
   - Şamanların giydikleri manyak adındaki hırkanın sağ kolunda dört, sol kolunda beş olmak üzere toplam dokuz çıngırak bulunmaktadır.
   - Türk destanlarına göre Dokuzoğuzlardan büyük bir soy türemiştir.
   - Yakutlara göre gök tanrıları dokuzdur.
   - Türk destanlarına göre Oğuz'un verdiği şölende dokuz ile ilgili olarak 900 at, 9000 koyun kesilmiş ve 90 havuzda kımız yapılmıştır.
    - Altay ve Sibirya şamanlığında inanca göre şamanlar göğe çıkarlar ve göğün dokuz katını dolaştıktan sonra yere inerlerdi. Şamanın göğe çıkmasından önce bir tören yapılır ve şaman, dokuz şaman çırağının tuttuğu beyaz bir keçe üzerine konarak dokuz defa döndürülürdü.
   - Türk kağanlarının dokuz tuğu bulunurdu.
   - Radloff un saptadığı Manas Destanı nda Manas ın gömülüşü anlatılırken, ölüsünün dokuz gün bekletildiği, işlemeli giyimlerinin dokuz parçaya bölünüp halka üleştirildiği anlatılır.
   - Osmanlı Türklerinde de görülen, verilen armağanın dokuz sayısı ile ölçülmesi geleneği çok eskilere dayanır.
   - Marco Polo, Cengizli Kaganlığı nda büyük hana verilen armağanların dokuz kat olarak sunulması gerektiğini söyler.
   - Dede Korkut Kitabı nda geçen dokuzlama çargap armağanların en büyüğüdür.
   - Dede Korkut Kitabı nda, Deli Dumrul doğduğunda babası dokuz buğra öldürür.
   - Dede Korkut Kitabı nda Oğuz beğlerinin toylarında onlara dokuz karagözlü kafır kızları sağrak (bardak, kadeh) sürerler, badyalar dokuz yerde kurulur, Oğuz alpı övünürken düşmanın dokuzunu bir yerine saydıracağını söyler, dört tür kadın içinde en kötüsü sabahleyin daha elini yıkamadan dokuz bulamaç yer.
   - Dokuz kelimesinin Eski Türkçedeki söylenişi tokuz dur. Eski Türk boylarının kimilerinin adlarında dokuz sözcüğü geçer. Örnek Tokuz Oğuz (Dokuz Oğuz), Tokuz Ogur (Dokuz Ogur), Tokuz Tatar (Dokuz Tatar).
   - Altay Türklerine göre, Yeraltı ve gök dokuzar kattır.
   - Altay şamanizminde Ülgen in dokuz kızı ve dokuz oğlu varken, kötülüğün simgesi olan Erlik Han ın (Erlik Han bir tür şeytandır) da aynı biçimde dokuz kızı ile dokuz oğlu vardır.
   - Yine Altay Türklerinde, Örüs Sara adını taşıyan bahar bayramı dokuz mart ta kutlanır.
   - Altaylıların Gök Tanrı Kurbanı ile Dağ Kurbanı bayramlarının törenleri dokuz gün sürer.
   - Altay Türklerinde ilkbahar ayinine de dokuz masum kız ile dokuz masum erkek katılır.
   - Altay Türklerinin Yaratılış Destanı nda Tanrı, evreni yaratırken bir de dokuz dallı bir ağaç yaratır. Sonra Tanrı, her dokuz dalın kökünden birer kişi yaratır ve her kişiden birer oymak türer (toplam dokuz kişi, dokuz oymak).
   - Güney Sibirya da yaşayan Minusinsk Tatarlarının söylediği bir destanda, İrle Han ın evinin önünde bir kara ağaç vardır. Bu ağacın kökünden dokuz ağaç yükselir.
   - Bir Güney Sibirya masalında yer altındaki kötü ruhlar, masalın kahramanı olan çocuğa dokuz zincir vurur ve hapsederler.
   - Kuzey Asya masallarında altın yeleli, gümüş üzengili, kuyruğu dokuz örmeli, dokuz kolanlı atlardan söz edilir.
   - Saka (Yakut) Türklerinin Er Sogotoh Destanı nda gök, dokuz katlıdır; yine bu destanda Kara Han ın dokuz kızı vardır. Ayrıca gök ruhları da dokuz adettir.
   - Göktürkler çağında bir kişi kağan olduğunda, bir kalkan (ya da bir keçe) üzerine konup, göğe kaldırılarak dokuz kez döndürülürdü.
   - Göktürk Anıtları nda, Tokuz Ersin (Dokuz Ersin) adındaki bir yerden söz edilir.
   - Hülagu'nun karısı ve en yakın danışmanı olan Hristiyan kadının adı Dokuz Hatun idi.
   - Türk destanlarında dokuz ağaç, dokuz boy, dokuz dallı ağaç, dokuz dev, dokuz felek, dokuz oğuz gibi tabirler çokça geçer.